Köz’ün arkasında duran komünistler olarak emekçi kitleler içerisinde yürüttüğümüz çalışmaları politik hedeflerimizle ilişkili olarak gündemimize alıyoruz. Köz’ün siyaset sahnesine çıkışından bu yana varoşlarda çalışma, demokratik kitle örgütlerinde emekçileri örgütlendirme vurgumuz ve tutumumuz solun özellikle uzunca bir süre boyunca bizi en fazla tanıdığı faaliyet alanlarımız arasında yer aldı. Kitle/kitlemiz/kitle içinde çalışma kavramlarını ise bugüne kadar farklı vesilelerle parti öncesi siyaset ve partili siyaset bakımından ele aldık. Köz politik kimliğinin arkasında duran örgütlü güçlerin temel görevi komünist partinin kuruluş kongresini örgütlemek üzere bu kimlik arkasında ortak bir mücadeleyle vermek, komünistlerin birliği çağrısını potansiyel muhataplarına ulaştırmak olduğuna göre, yürüttüğümüz tüm siyasi faaliyetler gibi emekçi kitleler arasında ve kitle örgütleri içerisindeki çalışmamızı da bu hedeften bağımsız ele almıyoruz.

Bir sınıf hareketi başlatmak ya da onun önderliğini kazanmak elbette parti öncesi siyasi mücadele yürüten komünistler için değil, sınıf hareketine müdahale etmeyi hedefleyen bir siyasi planı yapabilecek çapa ve niteliğe sahip bir parti için hedef olabilir. Komünist Enternasyonal’e katılmanın 21 koşulu içerisinde yer alan her komünist partinin sendikalar, kooperatifler ve işçilerin içerisinde bulunduğu kitle örgütlerinde sistemli ve ısrarlı bir faaliyeti sürdürmesi gerekliliğini, partili siyaset dönemine ertelenecek bir görev değil, bugün komünistlerin yürüttüğü siyasi mücadelenin ilkesel bir zorunluluğu olarak görüyoruz. Bugüne kadar böyle bir yanlışa düşmemiş olsak da, bu faaliyetleri her zaman bütünlüklü olarak temel hedeflerimize hizmet edecek biçimde kullanabildiğimizi söyleyemeyiz. Emekçi kitleler arasında çalışma bu nedenle bugünkü politik hedeflerimizle ilişkili olarak ele alınmayı gerektirir.

Kitle örgütlerinde emekçileri örgütlendirme çalışmalarımız devrimci bir partiyi yaratma mücadelesinde buluşan komünistlerin ortak bir mücadele yürütmesinin yanı sıra bu mücadeleye davet ettiğimiz, işçi sınıfı içerisinde devrimci kaygılarla hareket eden tüm güçlerle de buluşmak, eylem birliği yapmak ve sınıf içerisinde dayanışma ve mücadeleyi birlikte büyütme kaygımızla ilişkilidir. Komünistlerin emekçileri örgütlendirme faaliyetlerinde deneyim kazanması, işçi örgütlenmeleri içerisinde yer alması, devrimci bir partiyi yaratma mücadelesinin bir ihtiyacıdır. Bunun anlamı işçilerin dilinden anlamak değil, işçi emekçi örgütlenmeleri içerisinde komünist çalışmanın somutlanması, politik mücadelenin böyle bir pratik içerisinde verilmesidir. Bu partinin kuruluşuyla değil, parti öncesi mücadele içinde kazanılacak bir deneyim ve birikim olacaktır.

Kitle örgütlerinde emekçi kitleler arasında yürütülen faaliyetler onları kendi sorunları etrafında bir araya getiren, bu sorunlar temelinde dayanışmayı ve mücadeleyi örgütleyen, onları da bu mücadelenin öznesi kılmayı hedefleyen faaliyetler olmalıdır. Bu çalışmaları sadece komünistlerin içerisinde yer aldığı kurumlar, emekçileri ise orada verilen bir hizmetin alıcısı olarak görmek ve öyle muamele etmek sivil toplumcu bir anlayıştır. Emekçileri bir ders faaliyetinin öğrencisi, pikniğin davetlisi, sosyal etkinliklerin katılımcısı, bir seminerin dinleyicisi olarak görmemek; onlara sorumluluk aldırmayı ise fikrini sormak, kitle örgütlerinin karar organlarına şeklen dahil etmek olarak da anlamamak gerekir.

Emekçileri bir faaliyete örgütlendirmek için onları o faaliyetin bir parçası kılmak, misafiri değil sahibi yapmak ve yürütülen faaliyetlerin örgütlü biçimde yürütülmesini sağlamak üzere müdahale etmek gerekir. Emekçiler arasında çalışırken komünistlerin yaklaşımı onları kendi sorunları etrafında örgütlendirip bu faaliyetleri sahiplendirmek ve sahici bir biçimde yönetmesini sağlamak, yönetebileceğini göstermek olmalıdır. En temel propagandası ise işçilerin en basit sorununu çözmek için dahi örgütlenmeye ihtiyacı olduğudur.

Üç işçiyi, dört öğrenciyi, beş kadını kendi ihtiyaçları için bir araya getirebilmek, istikrarlı bir faaliyeti birbirlerinin sorumluluğunu alarak yürütmelerini sağlamak, onları o faaliyete örgütlemek ancak emekçileri örgütlendirme çalışması olarak tanımlanabilir. İster kadınlar arasında bir dayanışma faaliyeti yürütelim ister eğitim dayanışması, yürüteceğimiz çalışmalar hangi kesimler içerisindeysek onlar için anlamlı olan, onların temel bir sorununu çözmeyi hedefleyen, bu sorunun çözümü için örgütlü hareket edilecek bir faaliyet tarif eden ve onları bu faaliyetin örgütlenmesine bizzat katmaya çalışan bir emekçi çalışması olmalıdır. Matematik öğrenmek isteyenlere ders açıp matematik öğretmekle sınırlı, yabancı dil öğrenmek isteyenlere bir dil kursu açmakla sınırlı bir faaliyet değil, bu ihtiyaç üzerinden bir araya gelen öğrenci topluluklarının birbirinin sorumluluğunu alarak, ihtiyaçlarını örgütlülükleri üzerinden karşıladıkları faaliyetler geliştirmek esas olmalı. Aksi durumda burjuva eğitimin herkesin kendi sorunlarını bireyci biçimde çözme anlayışı belirleyici olur. Bu yaklaşımımız sadece bizim faaliyet yürüttüğümüz kitle örgütlerinde değil, düzen yanlısı sendika, dernek vb. kurumlarda da, hatta bir kurumun olmadığı kitleler içerisinde de komünistler olarak nasıl çalışmamız gerektiğine işaret eder.

Burjuva siyasetinin yönetenler/yönetilenler ayrımına dayanan yaklaşımlarından uzak duran komünistler, kendi parti disiplini altında bulunmayan işçi yığınlarını idari bir otoriteyle değil, onlar arasında siyasi bir nüfuz kazanarak hareket ettirmeye çalışır. Emekçilerin örgütlendiği kitle örgütlerini de kendi asli örgütleri olarak görmez, onlara siyasi olarak etki etmeye çalışırlar. İşçi sınıfının farklı katmanlara bölünmesine karşı mücadele ederek onları aynı zeminde buluşturmak için çabalarlar. Emekçilerin örgütlendirilmesi, birbirlerinin mücadelelerinden haberdar edilmesi ve birbirlerine güç vermeleri kaygısıyla hareket ederler. Emekçileri örgütlendirme mücadelesi verirken yaklaşımımızı ayırt eden sadece bu faaliyetleri örgütlerken diğer siyasal konulara dair görüşlerimizi anlatmamız değildir. Emekçileri örgütlendirme ve hareket ettirme tarzımız da farklı olmalıdır. Yürüttüğümüz çalışmalarda bu yaklaşımımızı esas alan bir kaygıyla hareket ediyoruz.

İstanbul’da eğitim alanında mücadele eden Mayısta Yaşam’daki çalışmalarımız ve onu yönlendirme biçimimiz esas olarak bu faaliyetlerin komünistlerin işçiler emekçiler arasındaki sınıf çalışmaları olarak yürütülmesi ve emekçilerin yanında olduğunu iddia eden kesimlerle de temas etmesi, bağ kurması kaygısını taşıyor. Komünistlerin örgütlenmeleri için kendilerine bağlı ve uzantısı olarak kullandıkları bir kurum değil kendi dışındaki işçileri emekçileri örgütlendirdiği sınıf temelli bir kitle örgütü çalışması olarak varlık göstermesini hedefliyoruz. Bu ayrımın pratikte somutlandığı bir sınıf çalışması olarak ete kemiğe kavuşmasını ve muhatabı olan emekçileri kendi bünyesinde örgütlendirmesi kaygısıyla hareket ediyoruz. Komünistlerin işçileri bölen yaklaşımlardan uzak durarak, varoşlarda sınıfın en ayrıcalıksız kesimlerini de kapsayan bir mücadelenin sınıfsal temelde ve sonuç alıcı biçimde yürütebildiğini göstermeyi, eğitim alanında yürüttüğümüz bu sınıf çalışmasının ise işçi sınıfı içerisinde çalışma yürüten farklı mücadelelerle bağ kurmasını, onlarla ortaklaşmaya ve hükümete karşı en geniş eylem birliğini oluşturmaya çalışmasını hedefliyoruz. Eğitim mücadelesiyle sınırlı olmayacak biçimde, hangi siyasi eğilimde olursa olsun farklı işçi kesimleri arasındaki dayanışma ve mücadele örgütleriyle buluşmasını, koordine olmasını önemsiyoruz. Eğitim mücadelesini grupçu bir temelde sadece kendi yağında kavrularak değil, bu alanda mücadele iddiasındaki kurumlar, öğrenci toplulukları, akademisyenler arasında ortak çalışmayı hedefleyerek, uzun vadeli kalıcı eylem birlikleri yaratarak sürdürmek istiyoruz.

Bu nedenle son altı aydır attığımız tüm somut adımlar ve kooperatifi yönlendirmelerimizi bu planlarımızla ilişkili girişimler olarak değerlendirmek gerekir. 8 Mart’tan 1 Mayıs’a uzanan eylemlilik sürecini bu kapsamda ele aldık. 8 Mart’ta kitle örgütüne DEM vekillerini ve SKM gibi hükümetin saldırısı altındaki kadın örgütlenmelerini de davet ederek, farklı siyasi akımların katılabileceği bir etkinlik düzenlemesi için yönlendirdik. Kitle örgütünün bir mahalledeki emekçilerle bağını, derneklerle ilişkilerini kullanmanın yanı sıra HDK içindeki varlığını da aktif kullanmak üzere hareket etmesini sağlamaya çalıştık. Kitle örgütü içerisinde, kadın cinayetlerine karşı kendiliğinden harekete geçen kesimlerin, kadın ilişkilerin de bu sürecin öznesi olması yönünde müdahale ettik. 8 Mart için bu hedeflerimize kısmen ulaşabildik. Solun hedeflediğimiz tüm kesimlerini katamamış olsa da DEM vekilinin ve HDK’lilerin katıldığı bir etkinlik örgütlenmiş oldu. Bu etkinlik aynı zamanda kitle örgütünün komünistler dışındaki ilişkilerinin örgütlenmesine dahil olup sorumluluk aldığı bir etkinlik olması bakımından komünistlerin kendi dışındaki kesimleri harekete geçirmesinin sınırlı ve mütevazi bir örneği oldu. Bu müdahale sınırlı dahi olsa etkinliğe yansıdı; sadece komünistlerin değil, oraya katılan emekçilerin de sahiplendiği, kendi sorunlarını ifade edebileceklerini düşündükleri bir kürsü oldu, dışımızdaki kesimlerin çok sayıda söz aldığı biçimde gerçekleşti.

1 Mayıs’a ilişkin siyasi planımızın bir parçası ise kitle örgütünün kendi şiarları etrafında ve dışındaki kesimleri kendi bünyesinde örgütleyerek bir 1 Mayıs hazırlığı yürütmesi oldu. Bu çerçevede tıpkı 8 Mart için hedeflediğimiz türden HDK, DEM bileşenleri gibi kesimlerle teması artıracak ve bu hazırlığı birlikte yürütecek bir 1 Mayıs hazırlığı hedeflendi. Bu hedeflerimizi gerçekleştirmek üzere kitle örgütüne bu yıl da bir 1 Mayıs pikniği düzenlemesi için müdahale etmeyi önümüze koyduk. Kitle bağlarımızın görece güçlü olacağı alanlarda yerel 1 Mayıs etkinliklerini hedefledik. Örgütlenmesinde ağırlıklı olarak komünistlerin sorumluluk aldığı 1 Mayıs pikniği, bir mahallede DEM ve ESP ile ortak örgütlenen kitle örgütünü de dahil edebildiğimiz 1 Mayıs etkinliği, 1 Mayıs mitingi, sınıf temelli emekçileri örgütlendirme hedefli çalışmalar yürüten kooperatifin tekrar 1 Mayıs vesilesiyle görünür olmasını sağladı. 1 Mayıs sloganlarının belirlenmesi, ajitasyonunun hazırlanması, eylem komitesinin oluşturulması gibi bir dizi konuda sınırlı da olsa kooperatifin komünistler dışındaki ilişkilerine sorumluluk aldıran bir yaklaşımla örgütlenmesini sağladık. Aynı zamanda, eğitim alanında mücadele eden Eğitim-Sen ve 19 Mart sonrası direnişe geçen üniversite öğrencileri vb. kesimlerle bağ kurması yönünde yönlendirmeye çalışsak da 1 Mayıs sürecinde bunu hayata geçiremedik. Mayısta Yaşam’ın kendi pankartları, ajitasyonu ve eğitim sorununa dair güncel talepleriyle, hükumetin öğrenci direnişlerine ve Eğitim-Sen’e yönelik saldırıları karşısında onlarla dayanışan tutumu ile miting alanında yer aldı. Ancak kooperatifin ortak ve dostlarından oluşan ilişki ağını hem mitinge hem de miting öncesi çalışmalara katmayı hedeflesek de bunu kooperatifin tek bir hedefe odaklı kapsamlı bir 1 Mayıs çalışması örmesini sağlayacak biçimde gerçekleştiremedik.

İki varoşta eğitim dayanışmasını sürdürme yönünde ısrarımız, bir alanda ise başka bir kurum çatısı altında göçmen emekçiler arasındaki eğitim dayanışmasını hakkıyla ele alıp geliştirememiş olsak da bu temel hedeflerimizle uyumlu girişimlerdir. İçinden geçtiğimiz dönemde HDK ile önceden kurduğumuz bu bağı güçlendirmeye yönelik adımlar attık. Kooperatifin HDK toplantılarının aktif bir bileşeni olması, faaliyetlerini onlarla birlikte örgütlenmesi için müdahale ettik. Kooperatif üzerinden kurduğumuz ve güçlendirdiğimiz bağlar sonucu onlarla açılan bir dayanışma evinde ortak bir şekilde emekçi kitleler arasında birlikte bir faaliyet yürütmeye çalışmamız bu çabalarımızın pozitif bir sonucudur. Bu anlamda bir eylem birliği olarak geliştirmek gerektiğini düşünüyoruz.

Somut pratiğimizi değerlendirdiğimizde politik hedeflerimize hizmet etmesini istediğimiz aynı zamanda emekçileri örgütlendirme deneyimi kazanmamızı sağlayacak olan kitle örgütündeki çalışmalarımızın yönünün doğru olduğunu değerlendiriyoruz. Ancak yönünün doğru olması esasa dair bir mesele olsa da sonuç almak için yeterli değildir. Emekçiler arasında yürüttüğümüz çalışmalar zayıftır. Emekçilerin çok sınırlı bir kısmının ötesine geçmemektedir. Bu hedeflere ulaşmak için politik çalışmamızın darlığından kurtulmalı, daha geniş bir kesimin mücadelesi içerisinde yer almalıyız.

Emekçileri örgütlemek için elbette emekçilerin örgütlenebileceği bir örgütün varlığı gereklidir. Bu örgütler ister kurumsal bir yapıya sahip olsun ister olmasın emekçilerin örgütlenmesine müsait kitle çalışmaları olmalıdır. Bunu tespit etmek, kitle örgütlerinin esnekliğine vurgu yapmak kitle örgütlerinde örgütlenmenin bir anarşiyle karışmasına yol açmamalıdır elbette. Kitle örgütlerinde örgütlenmenin ortak amaçlar doğrultusunda sorumluluk almak olduğu, harekete geçmek olduğu açık olmalı, emekçileri örgütlendirme kaygısıyla hareket eden komünistlerin de onları bu kurumlarda hangi sorumlulukları almaya davet ettiklerinin belli olması, bu doğrultuda harekete geçirebilmesi gerekir. Her örgütlenmenin olduğu gibi kitle örgütünün de bağımsız mekanizmaları soyut bir işleyiş tarif etmek üzere değil, emekçileri kendi bünyesinde örgütlendirmek üzere faaliyet tasarlayabilmesi, plan yapması için ihtiyaçtır. Dolayısıyla bugün kendi mücadele alanı olan eğitim sorununu esas alarak emekçileri çekebilecek ve örgütlendirebilecek faaliyetlerin Mayısta Yaşam’ın gündemine girmesi, mekanizmalarının emekçileri örgütlendirme hedefli faaliyetlerin tasarlanması için çalıştırılması, temas ettiğimiz kesimlerin bu doğrultuda harekete geçirilmesi emekçiler arasında komünist perspektifle çalışan komünistlerin sorumluluğudur.

Bugün parti öncesi mücadelede politik hedeflerimizin gerçekleşmesinin bir ayağı olan emekçi kitleler içerisinde bu hedeflere uygun sebatkar bir çalışmanın yürütülmesini ve bu çalışmaları daha güçlü bir siyasi faaliyetin sürdürülmesi için kullanmayı bu sorumluluğu omuzlarında hisseden komünistler olarak görevlerimiz arasında görüyoruz.

İstanbul’dan Komünistler