Ekim Devrimi’nin 108 yıldönümünde İstanbul’da Alınteri, Komün, Sosyalist Meclisler Federasyonu ve Köz’ün örgütleyeceği, örgütleyici kurumlar yanı sıra BDSP, ESP ve İşçi Sınıfının Kurtuluşu’nun konuşmacı olacağı “Tarihin Lokomotifi Bugünün Pusulası Ekim Devrimi” başlıklı bir Ekim Devrimi paneli gerçekleştireceğiz.

Köz olarak Ekim Devrimi etkinliğinin hazırlığı kapsamında planladığımız üç toplantının bir ayağı da Gülsuyu’nda düzenlediğimiz “1917-1923 İki Farklı Ekim” başlıklı söyleşi oldu. Söyleşinin duyurusu ile birlikte etkinliği gerçekleştireceğimiz Gülder polisin baskı ve tehditleriyle karşılaştı. Polis, hukuki bir dayanağı olmaksızın etkinliği engellemeye çalıştı. Ancak bu girişim boşa çıkarıldı ve söyleşi farklı bir mekânda, planlanan saatte gerçekleştirildi.

“İlk Buhar Makinası” adlı kısa gösterimle başlayan etkinlikte ilk tur konuşması için yoldaş söz aldı. Konuşmada özetle, iki cumhuriyeti (Sovyetler Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti) kıyaslamadan önce proleter devrimlerin ve burjuva devrimlerin tarihsel gelişimine dikkat çekildi. Burjuva devrimlerin tarihsel süreç boyunca git gide siyasi olarak daha da gerici sonuçlar ürettiği, bulundukları coğrafyalardaki burjuva demokratik sorunları çözmekte git gide daha da çözümsüz kaldıkları aktarıldı. Devamında, burjuva devrimini 1908 yılında gerçekleştirmiş Osmanlı’nın bakiyesi Türkiye Cumhuriyeti’nin de Ortadoğu’da siyasi gericiliğin bekçisi olduğunun altı çizildi. Burjuva devrimlerinin bu genel eğilimine ek olarak, Ekim Devrimi’nin yarattığı devrimci dalganın etkisine karşı kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin Ekim Devrimi’nin etkisini kırmak için kurulan bir tampon devlet olmasının, siyasi gericiliğini pekiştirdiği, cumhuriyetin temelinin en başından komünistlerin, emekçilerin ve ezilen ulusların kanı üzerine atıldığı vurgulandı.

Bu sebeple, en demokratik burjuva cumhuriyetinden milyon kat daha demokratik bir proletarya diktatörlüğünün varlığı karşısında bunun anti tezi olarak ortaya çıkan burjuva cumhuriyetin daha en başından itibaren savunulacak, sahiplenilecek herhangi bir yanı olmadığı aktarıldı. Ekim Devrimi sonrası ortaya çıkan SSCB anayasasından örnekler verilerek, emekçilerin ve ezilenlerin bir kez bu haklara kavuşmasının ardından daha azıyla yetinmeleri için herhangi bir sebep olmadığı, ilk buharlı makine bir kere icat edildikten sonra yapılması gerekenin onu ilerletmek olduğu belirtildi.

İlk turun ardından soru görüş bölümüne geçildi. Sorularda solda iki cumhuriyetin eş zamanlı olarak neden savunulamayacağı, Mustafa Kemal’e bolşeviklerin desteğinin bir hata olup olmadığına, Ekim Devrimi’nin Küba’dan Çin’den neden daha ileri ve rehber edinmek gereken bir devrim olduğuna ve yeni ekimler yaratmak isteyenlerin bugün önünde hangi görevlerin durduğuna yönelik sorular yöneltildi.

İkinci turda Ekim Devrimi yayılırken emperyalistlerin komünizm tehlikesine karşı tampon bir devlet olarak TC’yi kurdurduğu, Mustafa Suphi’lerin TKP’sinin programının Komintern’in Kabul ettiği ilk program olduğu hatırlatıldı. Ekim Devrimi’nin en büyük kazanımının bir işçi iktidarının ilk kez kurulmuş olması olduğu ifade edildi.

Sovyetlerin Mustafa Kemal’e verdiği desteğin, komünistlerin politik çizgisinden ayrı tutulması gerektiğine değinildi. Solda 29 Ekim’in savunulmasını İkinci Enternasyonal çizgisi ile ilişkilendirerek, Komintern’in siyasi olarak tasfiyesi ve ardından fiili olarak da kapısına kilit vurulduğu koşullarda yeni ekimleri yaratmak isteyen komünistlerin önündeki tarihsel görevin Komünist Enternasyonal’i yeniden kurmak olduğu öne çıkarıldı.

Etkinlik ikinci turda sorunların yanıtlanmasının ardından söyleşiye katılanların 23 Kasım’da Şişli Tiyatrosu’nda gerçekleşecek olan Ekim Devrimi paneline davet edilmesi ile son buldu.

İstanbul’dan Komünistler