Ekim Devrimi’nin üstünden yüz sekiz yıl geçti. Aradan geçen yüz sekiz yılın ardından Ekim Devrimi’ni bugün de güncelliğini koruyan bir rehber olarak anıyoruz. Onu yad etmekle kalmıyor, her sene düzenlediğimiz Ekim Devrimi Tartışmaları’nda; bir pusula olarak önümüze koyduğu güncel siyasi görevler ışığında farklı sol akımlarla beraber tartışıyoruz. Bu sene Ekim Devrimi Tartışmaları’nı 23 Kasım’da Alınteri, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Komün ve Köz olarak beraber örgütlüyoruz. Bir yandan burjuva cumhuriyeti savunup bir yandan da Ekim Devrimi’ni sahiplendiğini iddia eden sosyal şovenlerin olduğu, diğer yandan Ekim Devrimi’ni çıkmaz bir sokak olarak gösterildiği saldırılar karşısında Ekim Devrimi’nin mirasının güncel olduğunu savunan akımların birlikte örgütlediği etkinlik öncesinde bu panele davet etmenin yanı sıra buradaki tartışmaların içeriğine katkı sunması hem de Ekim Devrimi’nin komünistlere yüklediği görevleri propaganda etmek amacıyla Rumeli Hisarüstü Mahallesi’nde de bir söyleşi düzenledik.

Daha önce yaptığımız gazete söyleşimizde gelen soruları ve tartıştığımız konuları düşündüğümüzde Ekim Devrimi’ni diğer devrimlerden ayırt eden özelliğinin ona önderlik eden bolşevik tipte bir parti olduğunu gündem etmek için düzenlediğimiz söyleşiye hedeflediğimiz kesimlerin hepsini katamadık. Bunun sebebinin dışımızdaki kesimlerin gerekçelerinden çok kendi siyasi faaliyetimizin eksikliklerinde görüyoruz. Söyleşi öncesinde davetiyeyi iletmekle sınırlı kaldık, bu etkinliği niye düzenlediğimizi ve neyi asıl olarak gündem etmek istediğimizi katmak istediğimiz kesimlere anlatamadık. Sınırlı bir bileşimle de olsa söyleşimizi düzenlesek de katmayı hedeflediğimiz ancak katamadığımız kesimlere bu söyleşide konuştuğumuz konuları propaganda ederek, bu doğrultuda Mustafa Suphi, Fotoğraflarla Ekim Devrimi gibi broşürlerimizi de kullanarak, onları 23 Kasım’da örgütleyicilerinden biri olduğumuz Ekim Devrimi Tartışmaları’na davet etmeyi planlayacağız.

Hisarüstü’nde düzenlediğimiz söyleşimizde konuşmacı yoldaş, önce Ekim Devrimi’nin güncelliğinin ne demek olduğunu anlatarak başladı. Ardından, Ekim Devrimi’ni Rusya’ya ve o döneme özgü gören sosyolojik yaklaşımların tersine nesnel koşulların 1916’dan 1980’lere uzanan süreçte yaşanan devrimlerle benzer olduğunu vurguladı. Ekim Devrimi’nin bu anlamda bir istisna olmadığını, diğer devrimlerle ortaklıklarının farklılıklarından fazla olduğunu söyledi. Ekim Devrimi’nin bugün bizler için neden sahiplenilerek aşılması gereken bir eşik olduğu sorusuna ise komünizme giden yolda bir merhale olarak Sovyetleri egemen kılan tek devrim olduğunu, bu anlamıyla bir istisnayı teşkil ettiğini anlatarak yanıt verdi. Proleter devrimin Rusya’da oluşunun sebebinin de kendiliğindenci yahut rastlantısal değil silahlı bir halk ayaklanmasına önderlik edebilecek komünist bir partinin varlığıyla açıklanabileceğini vurguladı. İktidarı alma becerisine ve kararlılığına sahip olmanın yanı sıra iktidarı sovyetlere verme ve proletarya diktatörlüğünü yaşatabilmek için işçi sınıfını gerekli siyasi hazırlıkla donatma niteliklerine bir arada sahip bir partinin yalnızca Rusya’da var olduğunu açıkladı. Şubat 1917’de Çarı deviren ayaklanmanın zafere ulaşamamasının komünist partinin yokluğuyla değil hazırlıksızlığıyla ilgili olduğunu, bolşeviklerin Ekim’de bu güce ilkeleriyle uyumlu esnek taktikleriyle ulaşabildiğini ifade etti. Bugünkü gibi yükseliş dönemlerinde devrimci önderlik boşluğunun herkes tarafından yakıcı bir biçimde hissedildiğini ancak bu boşluğu her yenilginin bir mazereti olarak kullanmamak gerektiği için ne demek olduğunun açıklanması gerektiğini vurguladı. Komünist partiyi komünist parti yapan şeyin yenilmezliği değil komünist bir programa sahip olması, bununla uyumlu esnek taktikler geliştirebilmesi, bunu hayata geçirebilecek ve geçirirken de leninist örgütün işleyişini bozmadan komite ve hücreler kurabilecek örgütsel kapasite ve militan birikimine sahip olması ve çevresindeki kesimleri de örgütlendirebilecek bir örgütsel beceri olduğunu; Ekim Devrimi’nin müstesnalığını da böyle bir partide aramak gerektiğini anlattı. Köz olarak bugün böyle bir partinin kuruluş kongresini örgütlemek için bir çağrı yaptığımızı, yalnızca örgütlü güçleri değil örgütsüz kesimleri de bu mücadeleyi yükseltmek için sorumluluk almaya davet ettiğimizi söyleyerek ilk tur konuşmasını tamamladı.

Gelen soru ve görüşlerde Ekim Devrimi’nin diğer devrimlerden ayırt edici bir özelliği olarak uluslararası karakterine değinildi. Ekim’e öncülük eden partinin nasıl inşa edildiği, Türkiye’de böyle bir partiyi yaratma sürecinde benzerlik kurmanın mümkün olup olmayacağı; aynı zamanda sol içinde yaygınlaşan birleşik mücadele söylemlerine referans vererek Köz’ün birlik çağrısının ne anlama geldiği soruldu.

İkinci turda yoldaş komünist partinin niteliklerini bıraktığı yerden daha fazla açarak devam etti. Bolşeviklerin işçi köylü ittifakı, savaş ve barış, ezilen ulus sorunu, burjuva hükümetlere karşı tutum gibi programatik olarak kendilerini Menşeviklerden ayırdıklarını ifade etti. Hem Şubat’tan Ekim’e giden süreçte hem de Şubat öncesinde kurucu meclis, seçim taktikleri, partizan savaşı, barış gibi konularda nasıl ilkelerine uyumlu esnek taktikler üretebildiklerini ve sınıf mücadelesi içerisinde öğrendiklerini anlattı. Yalnızca doğru taktiklerin ve komünist bir programın yeterli olmadığını, bugün de sol akımların Şubat’ta zayıf ve küçük bir partinin varlığından yola çıkarak benzer nesnel koşullar yaşandığında kendilerinin Ekim’e önderlik edebilecekleri konuma gelebileceklerini yanılsamasının aksine, bütün bunların örgütsel niteliği şart koştuğunu vurguladı. Bugün Türkiye’deki Erdoğan sorunu, barış ve anayasa sorunu gibi siyasi gündemlerde komünistlerin düzen partilerinden bağımsız yanıtlar üretmesi gerektiğini, bir devrimci durum içerisinde olsak da bundan istifade edebilecek komünist bir parti olmadığı için proleter bir devrimle taçlandırılamayacağını açıkladı. Akıl hocalığına düşmemek için yapılacak bütün bu siyasi faaliyetlerin bugün böyle bir partinin kuruluş kongresini örgütleme yolundaki çağrımızı ve platformumuzu anlatan bir propagandayı daha geniş kesimlere anlatabilme amacı taşıması gerektiğini söyledi. Sorulara cevaben yoldaş, Ne Yapmalı’da Lenin’in dağılmış ancak siyasi otoritesi tanınan RSDİP’in parçalı haldeki devrimcilerin yeniden bir profesyonel devrimciler örgütü disiplini altında merkezileştirmeye dair bir parti inşa planını tarif ettiğini; yüz yıldır hem uluslararası hem ulusal anlamda komünist bir siyasi otoritenin olmadığı ve bu sebeple de hareketimiz içinde kafa karışıklıklarının da daha fazla olduğu bugün komünist bir partiyi inşa stratejimiz olduğunu açıkladı. Parti birliğiyle eylem birliğinin sıkça karıştırıldığını ancak bunların birbirini ikame edemeyeceğini anlatan yoldaş Ekim Devrimi’ni sahiplenip aşabilmek için bugün de komünist bir partiyi bu topraklarda yaratma görevimizin olduğunu söyleyerek sözlerini noktaladı.

Üniversitelerden Komünistler